Header Ads

"Operasyon Başlıyor: 19 Ocak Öncesi"


Hrant'ın Arkadaşları'nın, Hrant Dink'in öldürülmesinin 6. yıl dönümü nedeniyle düzenlediği sempozyum, "Operasyon başlıyor: 19 Ocak öncesi" oturumuyla başladı.

Etkinliğe, Hrant'ın arkadaşlarının yanı sıra askerlik yaptığı birlikte öldürülen Ermeni asker Sevag Balıkçı'nın annesi Ani Balıkçı ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katıldı.

Bu oturumda gazeteci Ersin Kalkan, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin ve Agos Gazetesi'nden Karin Karakaşlı konuştu.

Cinayete giden süreçte yaşanan hukuki süreci ve olayları anlatan Avukat Çetin, Dink'in ölümünden kısa süre önce kaleme aldığı iki yazısında, aldığı tehditleri yazdığını anlattı. Çetin, Dink'in ölümünden önce alınan bazı kararları şöyle hatırlattı: "2000'lerin sonunda MGK'da misyonerliğin iç tehdit olarak kabul edilmesinin yanı sıra asılsız soykırım iddialarıyla ilgili koordinasyon kurulduğu haberi yer aldı. Onun ardından öğretmenler toplantılara alındı, soykırımın asılsız olduğu anlatıldı. Çocuklara verilen kompozisyonda düşmanlığı yazmaları istendi. Televizyonlarda ülkenin misyoner tehlikesi altında olduğuna dair yayınlar yapıldı, milletvekilleri misyonerlik tehdidine dikkat çekmeye başladı. Bu süreçte Hrant Dink, Sabiha Gökçen haberini yaptı, haber Hürriyet'te yayınlanınca kıyamet koptu. Genelkurmay Başkanlığı, basını tehdit etti. "

SABİHA GÖKÇEN ÜZERİNDEN GİDEMEYİNCE BAŞKA BİR YAZIDAN CIMBIZLAMA YAPILDI
Bu gelişmelerin ardından Agos Gazetesi'nin önünde gösteriler yapıldığını hatırlatan Çetin, "Hrant'ın üzerine Sabiha Gökçen üzerinden gidemediler. Çünkü bu Sabiha Gökçen'in tartışılması demekti. Bunun yerine başka bir yazısından bir cümle alarak savcılığa koştular. Ardından Hrant ve yazı işleri müdürü olan Karin'e dava açıldı. Duruşma günü verildi. Ancak duruşma yapılamadan Hrant'ı aramızdan aldılar" diye konuştu.

YUMRUKLARIN ARASINDAN DİMDİK GEÇTİ
Bir dava gününü hatırlatan Çetin, "Garajlardan gizlice geçirerek duruşma salonuna götürdük Hrant'ı. Polis kordonundan geçerken bize yumruk atmaya çalışan insanları hiç unutamıyorum. Hrant bütün bunlara nasıl dayanıyor diye düşündüm. Ama o dimdik oralardan geçti ve dimdik salondan ayrıldı. Ben o gün insanlığımdan utandım" dedi.

Cinayete gelen süreçte Ermeni Konferansı'na yapılan saldırıyı da anımsatan Avukat Çetin, "Başbakanlık İnsan Hakları Komisyonu'nun hazırladığı azınlık raporunun açıklanacağı gün İbrahim Kaboğlu fiziksel şiddete maruz kaldı. Ardından Baskın Oran ile Kaboğlu hakkında dava açıldı. 6-7 Eylül sergisine de Kerinçsizgiller saldırdılar" diye konuştu.

HRANT HEP 1915'İ HATIRLATIYORDU
Çetin son olarak şöyle konuştu: "Devlet bu örgütleriyle neden Hrant cinayeti için bu kadar uğraştı. Özel kuvvetler denilen operasyonal güçlerin içindeki bazı isimlerin Hrant Dink davalarıyla ne kadar yakından ilgilendiklerini gördüm. Neden? En önemli nedeni, Hrant Dink, bu devlete varlığı ve duruşuyla hep 1915'i hatırlatıyordu. Sabiha Gökçen yayınıyla gözlerinin içine soktu. Herkesi o kadar etkiliyordu ki, susturmaları gerekiyordu. Onu tehlikeli görüyorlardı."

O HABERİN HİKAYESİ
"Ermenilik bir sırdır, Sabiha Gökçen olayı" başlıklı konuşma yapan gazeteci Ersin Kalkan, "Sabiha Gökçen'in 80 yıllık sırrı" haberinin yapılış sürecini anlattı. Kalkan, şöyle konuştu: "Haberi yaptıktan sonra askerlerden ilk gelen tepki olumluydu. Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, Atatürk'ün büyüklüğünü gösterir demişti. Ertuğrul Özkök de 'Bakın ne hoşgörülü askerlerimiz var' dedi. Bir gün sonra doğrudan askerlerin işaret ettiği o açıklama geldi. Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada herkes vatan haini ilan edildi. Telefonlarımız sürekli çalıştı, büyük bölümü ölüm tehdidiydi. Bu hiç bitmedi. 6 ay bu tehdit sürdü. Her gün belli isimler, sesler günde birkaç kez arayarak tehditlerini sürdürdüler."

"O haberle, bir tarih tezi ve kahramanlık tezi yıkılmış oldu" diyen Kalkan, Dink'le birlikte yaptıkları haber çalışmalarını anlattı. Kalkan, "Ona bir gün dışarıdan yazamaz mısın dedim. Dink, 'gidersem her şey yıkılır, korktu kaçtı derler' dedi. Ve gitmedi" dedi.

KARA KUTU AÇILDIĞINDA 1915 GÖRÜLECEK
Agos Gazetesi'nden Karin Karakaşlı, Yargıtay'ın Dink davasına ilişkin son kararına dikkat çekerek, "Yargıtay 9. Dairesi yeniden devreye girse bile, bu organize işleri nereye kadar genişletecekler?" diye sordu.

Ermenilerin çok köklü bir tarihe sahip olmasına rağmen inanılmaz bir tedirginlik ve korku içinde yaşadığını dile getiren Karakaşlı, "Samatya'da son bir ay içinde iki yaşlı kadın saldırıya uğradı. Biri kör olacak şekilde yaralandı, birini ise kaybettik. Nefret cinayeti olduğunu polise anlatmaya çalıştık. Ama bunun için delil yok dediler. Bir yandan 170 yıllık hastanenin tarihçesini yazarken, bir yandan da iki cinayetin yarattığı tedirginliği Agos'a yazdık" diye konuştu.

Dink'e ilişkin anılarını paylaşan Karakaşlı, "Hrant'tan geriye kalanlardan biri de kara kutudur. O kara kutu açılabildiğinde içinde 1915 görülecektir" dedi.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.