Header Ads

Bu Son Olsun! Bu Son!

- CANAN ESELER -

Çocuk, deyince akla ilk düşen Cem Karaca şarkısıdır bazen, hani “doğarken ağladı insan, bu son olsun bu son...” diye mırıldandığımız. Bana pek umut vaat etmiyor bu şarkı, her ölen çocuğun ardından söylenen ağıt gibi daha çok. “bu son olsun bu son” diye isyanla çaresizlik arasındaki o ince çizgide duruyor öylece.

Geçtiğimiz hafta Şırnak’ta ölen 4 yaşındaki Nujiyan ile yaralanan abisi 6 yaşındaki Beşir’i düşününce ‘bu son olsun bu son’ diye mırıldanmanın avuntudan başka bir şey olmadığını düşündüm.

Nujiyan ile Beşir’in babası, çocuklarının köyde buldukları hurdaları toplayarak, hurdacılara sattıklarını ve böylece her gün kazandıkları en fazla 1 TL ile kendilerine kalem defter aldıklarını anlatıyordu. O ‘metal parçası’ sandıkları ‘el bombası’nı da  hurdacıya satıp defter alacaklardı belki. Ama o bomba ellerinde patladı, Nujiyan öldü, Beşir’in ise  iki eli kesildi, bacakları parçalandı, gözünde şarapnel parçaları isabet etti. Kimilerine göre yoksulluğun, kimilerine göre ise kürt olmanın bedelini ödediler.

12 yaşındaki  Uğur Kaymaz, bedeninde yaşından fazla kurşunla öldürüldüğünde de ‘bu son’ olmamıştı. Hangi ağırlıktaki nefret, 12 yaşındaki bir çocuğun bedenine yaşından fazla kurşun sıktırabilirdi ki? Öldürmek basitti ama ya o nefret? O hiç bitmeyen nefret…  Uğur Kaymaz ve babasını öldürmekten yargılanan 4 polis memuru, açılan dava sonucunda "meşru müdafaa" gerekçesi ile beraat etti. Temyize giden beraat kararı, Yargıtay tarafından da onandı. Kararda "Eylemin meşru müdafaa sınırları içinde kaldığı" vurgulandı. Devlet, çocuk öldürmenin meşrutiyetini de yazdı aklımızın bir yerlerine.

Diyarbakır’da anasının parçalarını eteğinde topladığı 14 yaşındaki Ceylan Önkol, koyun otlatırken gerçekleşen patlamayla öldüğünde de, sorumluların kimler olduğunu, patlamanın neden gerçekleştiğinin bir bilinmez denklem olarak önümüze koyulacağını biliyorduk elbette. Öyle ki, neden ‘bilir’ olduğunu bilmediğimiz bilirkişi raporu, “Ceylan Önkol’un elindeki tahra ile 40 mm'lik bomba atar mühimmatına vurması neticesinde meydana gelmiştir" diyerek, Uğur Kaymaz da olduğu gibi ölüme sebebiyet verenin, tahrayla mühimmata vuran Ceylan olduğunu yazıyordu. Bu tür ölümlerde adaletin terazisinin yönü hep güçlü olan iktidardaydı ve ibre hiç şaşırmadan aynı sonucu veriyordu,” sorumlu; çocuğa yeterli dikkat ve özeni göstermeyen ailedir.”


21 yılda 355 çocuk öldürüldü

"Bir Göz de Sen Ol" inisiyatifinin verilerine göre son bir yılda kolluk kuvvetlerince ya da askeri mühimmat patlaması sonucu 21 yılda 355 çocuk öldürüldü.  Son 1 yıl içinde öldürülen çocuk sayısı ise 13. Öldürülen çocuklar için  açılan davalar gizlilik içinde yürütülürken, vakalar ya ‘faili meçhul’ veya ‘nerden geldiği belli olmayan kurşun, patlama’ diye geçildi ya da ailenin özensizliğinden dem vurulup, dosya kapatıldı. Devlet şiddeti bir hayal, bir rüyaymış gibi geçti gitti önümüzden.

Zaten olayın başka yönlere çekilmesinin hiç gereği yoktu, Van’da ailesiyle gittiği piknikte nerden geldiği belirlenemeyen ve belirlenemeyecek olan  bir kurşunla öldürülen Canan Saldık da adres sormaz bir kurşunun hedefiydi!. . “Yakında Jandarmanın atış poligonu vardı, kurşun oradan gelmiş olabilir” söylemlerine Van Valilsi Münir Karaoğlu, 'kasıt yok' diyor ve sonra ekliyordu; "konunun başka taraflara çekilmesi kimseye fayda getirmez" Karaoğlu, çok  sıradan ve telaşsız bir söylevle, olay ‘eğitim zayiatı’dır demeye getiriyordu.  

Sormak gerekirdi ki daha kaç çocuk, oyunun o tatlı sarhoşluğunda yada yoksulluğun bitmez çilesi içindeyken ‘eğitim zayiatı’nın kurbanı olacak ve daha kaç ana, çocuğunun parçalarını eteğinde toplayacak?


Son olarak Başbakan’ın Mavi Marmara baskını sonrası söyledikleri geliyor akla, (ironik bir şekilde isimleri değiştirerek, doğu’da yaşanan çocuk ölümlerine de uyarlamak mümkün söylenenleri) şöyle sesleniyordu Başbakan;

"Gazze'nin çocukları için, Kudüs'ün çocukları için susmayacağız. O çocuklara bebek maması götürürken oyuncak götürürken Akdeniz'de devlet terörü ile katledilen Furkan Doğan için susmayacağız. Dünyanın hiçbir yerinde onaylamadığımız gibi devlet terörünü, korsanlığı orantısız güç kullanımını tasvip etmeyecek tepkisiz kalmayacağız…”


Peki, Ceylan, Uğur, Canan, Nujiyan ve daha birçok çocuk ölürken, neden herkes suskun? 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.