Header Ads

İngilizlerin Yeni Prensesi ve Eski Paradoksu

- HAMZA AKTAN -
Merhum Prenses Diana ile Prens Charles’ın büyük oğulları William’ın sekiz yıldır birlikte olduğu Kate Middleton isimli kız arkadaşıyla evleneceğinin açıklandığı geçen haftadan bu yana Britanya’da herkesin farkında olduğu ancak belli etmediği bir irrasyonelliğin keyfi çıkarılıyor, gerçek bir “kraliyet düğünü çılgınlığı” yaşanıyor. 

Ülkenin saygın gazeteleri Guardian veya Times’tan; tabloid gazeteleri Daily Mail veya The Sun’a tüm gazeteler onlarca sayfalık “royal wedding” (kraliyet düğünü) haberleri geçiyor, yazılar, analizler yayınlıyor. Evlilik kararının açıklandığı Salı günkü tüm yayınlarını bu habere ayıran BBC, Sky News, ITV gibi büyük kanallar her gün düğünün farklı bir yönünü işliyor, ek olarak çiftin hayatına odaklanan belgeseller yayınlıyor. 

Geleceğin muhtemel kraliçesi Kate’in orta sınıf bir aileden gelmesi en büyük cazibe noktası gazeteler için. Bu nedenle evlilik bir tür toplum-kraliyet buluşması olarak görülüyor. Kate’in sıradan geçebilecek hayatının bir düğünle nasıl değişeceği, nasıl dünyanın en önemli kadınlarından biri olacağını anlatan yazıların ardı arkası kesilmiyor. Moda dünyasının geleceğin prensesi-kraliçesine ne tür hazırlıklar yaptığı gibi konular olabildiğince irdelenmeye çalışılıyor. Düğünün hangi gün hangi kilisede yapılacağı, ne kadar paraya malolacağı, gelin ve damadın neler giyeceği, sağdıç veya tanıkların kimler olacağı, Kate’in merhum kayınvalidesi Diana’nın yerini tutup tutmayacağı, Kraliyet ailesindeki yerinin ne olacağı gibi sayısız başka konu da düğün tarihine kadar ‘ağır-hafif’ farketmeksizin İngiliz basınını gün be gün meşgul edecek konular olacak. Ülkede en çok alıcısı olan Kraliçe Elizabeth’li, Prenses Diana’lı turistik ürünler şimdiden Kate-William çiftinin resimlerinden üretilmiş ürünlerle yer değiştirmeye başladı, büyük firmalar bu iki ismin adını veya resimlerini taşıyan ürünleri piyasaya sunmaya hazırlanıyor... 

Rasyonelliğin hakim olduğu, en azından bunun genel olarak hissedildiği ülkelerde irrasyonelliklere anlam vermek çok daha zor oluyor. Britanya’daki kraliyet kurumu da bu ülkenin anlam vermesi en zor ve en büyük irrasyonelliklerinden. 

Britanya, temsili demokrasi-sembolik monarşi paradoksunun yaşandığı tek Avrupa ülkesi değil. Başta İspanya, Danimarka, Hollanda, Belçika, Norveç ve İsveç olmak üzere 12 ülke (diğerleri küçük ülkeler; Lüksemburg, Lihtenştayn, Andora, Monaco ve Vatikan) monarşiyi sembolik düzeyde de olsa korumuş Avrupa ülkeleri. Britanya bu ülkeler arasında demokrasisi ve ekonomisi en gelişmiş olanı. Aynı zamanda kraliyet ailesi dünyada en çok bilinen ve takip edileni, bundan da en büyük turistik geliri elde edeni. Ancak bunlar böyle bir ülkede demokrasilere aykırı bir kurum olan monarşinin hala canlı tutulmasını herhangi bir şekilde anlamlı kılmaya yetmiyor. 

Monarşi’nin sembolik de olsa varolduğu İsveç, bu yıl Britanya’da şu anda yaşanana benzer bir süreçten geçti. Haziran ayında, bu defa gelinin kraliyet ailesinden, damadın orta sınıf toplumsal bir tabakadan geldiği son zamanların en şatafatlı düğünlerinden biri gerçekleştirildi. Prenses Victoria ile bir fitness şirketi sahibi ve eğitmeni olan Daniel Westling’in evliliği ülkede büyük bir ilgiyle izlendi. Ancak bu, toplumun monarşinin varlığını daha da açık biçimde sorgulaması sürecini de hızlandırdı. Şu anda yapılan kamuoyu araştırmalarında İsveçlilerin yarısından fazlası bu kurumun tamamen kaldırılmasını destekliyor. 

William-Kate çiftinin düğünü de bir yandan Britanya’nın aslında halen nasıl bir ülke olduğunu hatırlatan bir gelişme olarak dururken bir yandan da İngilizlerin siyaseten sembolik de olsa daha ne kadar bu kurumu ayakta tutacaklarını sorgulayabilecekleri bir fırsat potansiyeli taşıyor. Hele ki neredeyse son bir yüzyıldır tarihlerindeki en büyük kemer sıkma, kamu harcamalarından vazgeçme, sosyal devleti küçültme döneminde iken. 

Ancak mevcut akım bu beklentinin tam tersi yönde. 1990’dan bu yana Kraliçe Elizabeth’in kullanımına sunulmak üzere Buckingham Sarayı’na her yıl hükümet tarafından 7.9 milyon Pound aktarılıyor. Her İngiliz vatandaşın vergisinin yıllık 69 senti kraliyet ailesinin bütçesine katılıyor. Monarşinin İngiliz toplumuna her yıl maliyeti 35 milyon Pound’un üzerinde oluyor. 

Muhafazakar-Liberal koalisyon hükümeti her ne kadar bu bütçeyi bir yıllığına dondurma veya düşürme planları yapıyorsa da Britanya’da genel olarak monarşinin varlıklı devamını sorgulayacak işaretler birkaç gazete yazısı haricinde görülmüyor. 

Bunun en açık örneklerinden biri yine mevcut hükümetin Kate ve William’ın evlenme kararına verdiği tepkide kendini gösteriyor: Evlilik haberi, Başbakan David Cameron’a bakanlarıyla toplantı halindeyken iletildi, toplantı yarıda kesildi ve Cameron’un daha sonra açıkladığı üzere haber bakanlar arasında büyük bir sevinçle karşılandı. Cameron, sırf bu evlilikle ilgili kendisi ve hükümetinin görüşlerini açıklamak üzere Downing Street’teki konutundan gazetecilerin karşısına çıktı ve gelişmeyi “Bu inanılmaz derecede heyecan verici bir haber. Eminim ki tüm ülke bu mutlu çifte en iyi dileklerini sunacaktır. Düğün, ülkemiz ve kraliyet ailesi için harika bir gün olacak” sözleriyle karşıladı. 

Koalisyon hükümetinin iktidara geldiği günden bu yana bütçe açığını düşürmek için yapacağını açıkladığı kamu harcamalarındaki kesintiler ülkeyi ciddi bir karamsarlık atmosferine sokmuş durumda. Şu anda bu durumdaki bir başbakan ve kabinesi için olduğu kadar sıradan vatandaş için de “ulusal” bir düğün gibi rahatlatıcı bir başka ilaç olamazdı. Ancak askerlerinin halen “paşa” olduğu bir ülkeden gelmeniz bile İngilizlerin içinde bulundukları şu anki prens-prenses evliliği heyecanına kendinizi kaptırmanızı kolaylaştırmıyor.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.