Header Ads

Akbank'ta Çalışırken İşten Çıkarılan Bankacı Anlatıyor: "Kariyer Yalanlarına Karşı..."


Aylardır işten çıkarılmam üzerine yazacağım, ancak yazmak gelmiyor içimden. Moralim yerlerde olduğundan değil, yaşadığım haksızlığı nasıl tarif edeceğimi bilmediğim için bir şeyler aktaramadım. Ancak şimdi görüyorum ki tam zamanıdır.

3 ay önce, çalıştığım Akbank’dan “performans düşüklüğü” sebebi ile çıkarıldım. Bankaya bir kez gitmiş ve hesap açtırmış her arkadaş bilir, onları sinir eden bir soru ile karşılaşırlar; “kredi kartı ister misiniz”, “internet şubenizi açtırmayı düşünür müsünüz?” “kredili mevduat kullanmak ister misiniz (banka ile uğraşmayan arkadaşlar için, avans olarak verilen, eksiye düşen para. bir aralar çok bilindik bir laf vardı “eksi 9,90’dayım hacı”, işte onun gibi)?”

Bir gişe olarak sizin de bu soruları sormanız gerekiyor müşteriye. Çünkü sizin bir gişe olarak performansınızın yarısını bu kriter oluşturuyor ve bankanın kendi performans notları veriliyor. Yani sizin paranızı teslim ettiğiniz kurum, çalışanın parayı eksik almasından, size daha çok işlem yapmasından, BBDK kararlarına göre işlem yapmasından çok, size bir ürün satıp satmadığına göre personeli değerlendiriyor. Ve bunun adına da “değişen bankacılık”, “yeni bankacılık” deniyor.

Bunun bankaya getirisi yüksek oluyor. Lakin benim de içinde bulunduğum süreç içerisinde, bankanın net kârı 2,5 milyar lira oldu. Sanırız rüyanızda yan yana görseniz “istemem yahu, nereye koyacağım ben bu parayı” diyebileceğiniz bir para. Satılan ürünlerin özelliği ise nakit para akışını banka lehine kısması, banka adına riskleri azaltması ve bankanın temel işi olan krediyi bürokrasiden kurtarması yönüyle banka için önemli bir mesele. Peki banka, bu elde ettiği paradan çalışanına ne kadar veriyor? Eğer nitelikli bir yüzde tutturursanız (ki bu da size verilen hedefin minimum %80’ini tutturmak anlamına geliyor), prim alabilirsiniz. Ama bir puan dahi altında kalırsanız, bütün yaptığınız satışlar “babanızın hayrına” Akbank’ın değerli hissedarlarının ceplerini kabartılandırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Peki satış yapmak için ne gerekiyor? Tabii ki müşterileri tanımak, müşterilerle yakınlık kurabilmek, ürünün yararlı olduğuna “kendini” ikna etmek ve insanları ikna edebilmek. Diğer iki konu hakkında sorunum olmadığını tanıyan arkadaşlar bilir ama daha çok satış yapmanın tek kuralı var, tabii ki birinci kural.

Peki bu kadar “değişen” bankacılıkta müşteriyi tanımanız için ne yapmalı? Tabii ki çok az yer değiştirmeli, insanlarla iletişiminiz olmalı ve tanıdığınız insanların olduğu yerlerde olmalısınız. Bu da doğal olarak yaşadığınız yerdir.

Bu çok mantıklı açıklamaların sonrasında, yönetim kurulu “personel fazlalığını” gerekçe göstererek, benim tanıdığım insanların olduğu ve günde 600 kişinin numara aldığı şubede iken ne yaptı dersiniz? Tabii ki fazlalık olan beni “torba kadro” “dinamik kadro” dedikleri, her hafta başka bir şubede olduğun ve gideceğin yeri cuma günleri “büyük bir heyecanla” beklediğin “bölge müdürlüğü kadrosuna” atadı.

Dolayısıyla prim alabilmenin ve yüksek performans gösterebilmenin ilk şartı olan “satış yapabilme” meselesini, isteseniz de istemeseniz de kafanızdan silmiş oluyorsunuz. Çünkü doğal olarak bir hafta içinde sizin karşınıza gelen insanı tanımanıza imkan yok. Hatta bu sadece kendi kafamdan değil, sizinle ilk kez tanışan ve bankanın hedef kriterlerinin muğlaklığından kriterleri bilemeyen personelce de kafadan silinmişti. Yani bir şubeye gittiğimde “senin satış hedefin düşüktür, işlemlerini doğru yap yeter” uyarısı alıyordum.

Ancak işin aslının öyle olmadığı, lanet olası yağmurlu bir çarşamba günü gittiğim bölge toplantısında ortaya çıktı. Diğer gişelerin hedefi ne ise, benim de hedefim o idi. Ve o toplantıda bölge müdürü bizi “güzellikle” uyarmış, okuduğu üniversitede ona öğretilenleri “abilikle” aktarmıştı bizlere. Aslında haksızlığında namusluluk(!) gösteriyordu, açıkça gençlerin %85’inin yaptığı işten memnun olmadığını, ekmeğin aslanın ağzında olduğunu ve küreselleşme çağında bütün ilişkilerin (aile ilişkileri dahil) pazarlama ilişkisinden ibaret olduğunu belirten o samimi konuşmasından sonra, diğer üç arkadaşımın başları eğik ve az önceki itirazlarından eser olmadığı görülüyordu. Ben ise cevap hakkı arıyordum, ancak duruşumda herhangi bir değişiklik olmamıştı. Cevap hakkını bulamadım o akşam, başka da bir toplantı yapma şansımız olmadı, çünkü bölge müdürümüz değişmişti.

Bir de satış konusunda kendinizi ikna etme meselesi var. Çünkü üç-beş kuruş para kazanan insanların hak kaybına uğramasına içiniz el vermiyorsa, satış yapmanız zorlaşır. Bir de satışın riski var. Her ne kadar bilgi vermeniz gerekli olsa bile, eğer kredi kartının “kanunlara aykırı olarak alınan” aidatını hatırlatmayı unutursanız, şikayet edilme olasılığınız çok yüksek. Kredili mevduatın faizlerinin ödemeleri konusunda müşteri doğru bilgilenmezse, mevduat blokeli olduğu için müşteri ile tartışma riskiniz oldukça yüksek. İnternet şubesinin açılması sonucunda en ufacık bir güvenlik açığının oluşması sonucu müşterinin başınıza ekşimesi olası. Hele hele son dönemlerde hesapta para biriktirmeye yarayan ve sürekli aksayan hesaplar konusunda müşteri ile tartışmanız büyük olasılık. Bir de yine “kanunlara aykırı olarak alınan” ve mahkeme kararları ile sürekli geri ödenen hesap işletim ücretleri yüzünden küfür işitmeniz işten bile değil.

Satış meselesinin zorluğu bu şekilde, peki ya diğer koşullar? Benim performansım diğer kriterler baz alındığında onlarca şubede üstlerimin değerlendirmesine göre diğer arkadaşlar kadar iyiyken, müşterilerin en sinir olduğu meseleyi, yani bir şeyler satmayı yeterince yapmadığım için düşük olmuş oluyor. Daha da Türkçeleştirirsek, işlemleri yaparken üstlerime az soru sorduğum, çok fiş bastığım, durmadan çalıştığım, açık ya da fazla vermediğim ve iç denetimlerde (bana döndüğü kadarıyla) az şikayet aldığım için müşteri ve yöneticiler için sevilirken, maalesef yönetim kurulu için ipinin çekilmesi gereken “eski bankacılık” kafasındaki bir günahkardım.

Sanırım bu kadar uzun açıklamadan sonra, performans düşüklüğü sebebinin bir bahaneden ibaret olduğu ortaya çıktı. Peki gerçeklik ne?

http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/16229-akbank-performansta-sinifta-kaldi.html

1 yıl önceki haberde, bir şube müdürünün yine aynı sebeple işten çıkarıldığını görüyoruz. Ayrıca kendisinin bazı ücretleri de yatırılmamış. Benim böyle bir sorunum olmadı. Bütün ücretlerimi son kuruşuna kadar aldım, ancak kanuna göre işten çıkarıldıktan sonra geç yatırıldığı için kıdemimi faizi ile birlikte almam gerekirdi. Ancak ücret yetkilileri hangi kanuna göre sözleşme yaptıklarını açıklamayı beceremediler bir türlü. Büyük ihtimal Banksis’in imzaladığı toplu iş sözleşmesine göre bu ücretleri aldık. Yine de benim uğradığım hak kaybına uğramamak için, haklarımızı bilmenin gerekli olduğunu hatırlatmam gerek.

Bankanın kârlılığı ile ilgili bir problem yok, Bu yılın başında yapılan açıklamaya göre 1000 çalışan daha katacaklardı. Ancak sayı 150’de kalmış gözüküyor.

http://bankapersonelalimi.com/hangi-banka-personel-aldi-hangisi-cikardi/2013

Ancak sayının 150’de kalmasının sebebi sadece 150 kişi alınmasında değil, benimle birlikte çıkarılan yüzlerce kişinin olması. Ancak ne kadar olduğuna dair hiçbir bilgi yok. Personellerin bireysel açıklamalarına göre 400 kişinin çıkarılması planlanmaktaydı, çünkü bankanın çok zeki, çok okumuş satış koçlarına göre, bir personel yıllık 10000 lira maliyetten başka bir anlama gelmiyor. İşte beni işten çıkaran zihniyetin ulaşmak istediği “havuç” yine ortaya çıkıyor: Kâr maksimizasyonu.

Banka, son üç aylık süre içinde, rekabete girdiği diğer bankaları geçmek için personellerin maaşlarına göz dikti. Bankacılık “yeni” ama zihniyet eski. Şu anda hem personel, hem müşteri şikayet ediyor oluşan yetersizlikten. Tabii ki doğal olarak oluşan mobbingin ve antika çağdan kalma hastalığımız olan dedikoduculuğun yarattığı karmaşayı anlatmıyorum bile.

Tabii ki en önemli mesele, bir banka gişesi ne kadar ücret alıyor? Toplumda banka personeli olmak, hayatının kurtulması ile eşdeğer. Ancak yarattığı kişi başına 200000 TL’lik katma değere rağmen, bir gişenin aldığı ücret memur ücretinin bile altında. Hem de yılda 4 kez ikramiye almasına rağmen.

Siyasi düşüncelerden dolayı işten atıldığımı düşünen arkadaşlar var doğal olarak (bankada şaka ile karışık müşterilerin itirazlarına verdiğim cevapları göz önüne alınca 15 ay çalışmış olmam bile bir şans). O zaman bankada sadece benim değil, binlerce kişinin bankadan atılması gerekirdi (beni işten çıkaran insan kaynakları dahil). Ancak bankanın siyasal olaylardan korktuğunu da şöyle bir haberle görebilirsiniz.

http://www.odatv.com/n.php?n=akbank-calisanlarini-tehdit-etti-0406131200

Haber aslında bir yanlış anlaşılmadan dolayı böyle yazılmış. O gün gönderilen e-postalarda, banka hakkındaki eleştirilere yorum yapılmaması belirtiliyordu sadece. Bu tabii ki aba altından sopa göstermek olarak adlandırılabilir. Ancak bankanın daha ilk hafta eğitimlerde ortaya koyduğu bir “siyaset yasağı” yok değil. Bir banka personelinin siyasi partiye üye olması, yürüyüşlere ve gösterilere katılması, toplantılara katılması yasak. Tüm bunlara rağmen siyasi düşüncelerimden dolayı işten çıkarılıp çıkarılmadığımı öğrenmem için daha fazla bilgiye ihtiyacım var. Yine de bu durumu şu anlık ihtimal dışı tutuyorum.

Bu kadar haksızlık yaşamışken 3 aydır neler yapıyorum, nasıl yaşıyorum, neler hissediyorum? Öncelikle işini kaybedip yıkıntıya uğrayan insanların yaşadığı üzüntünün aynısını yaşamıyorum ama yaşadığım duyguyu öfke ile tanımlayabilirim sanıyorum. Diğer arkadaşlarımın hakkını yememe kaygısı ile birlikte, gerek bilgiye ulaşma gerekse çalışma konusunda daha iyi şeyler yapabileceğimi düşünüyorum. Ancak bilindiği gibi “işçi çocuğuyuz” ve tarafsız davranmak harcımız değil. Verdiğim emeklerin harcanışının neden olduğunu çok iyi biliyorum ve bu sebeple kararın altında imzası bulunanlara öfkeliyim sadece. Haksızlığa uğramanın verdiği adalet isteme duygusunu, bir çok insan gibi ben de taşıyorum. Ama şunun da farkına varıyorum, bu sistem içinde yeteneklerim ilerlemiyor. Kendime bir şeyler katabileceğim olanaklarım yok. Örneğin KPSS’ye çalışmak istemiyorum, ders çalışmak istemiyorum bu yaştan sonra. Artık bildiklerimi insanlara aktarmak, karşılıklı öğrenmek istiyorum. Bunun için mücadele veriyorum. Bu mücadeleyi ilerletmek için de bu sistemin asalak gibi sırtıma yüklediği bazı şeyleri sırtımdan atmak gerekiyor, tekrar bir işe kavuşmak gibi.

Bu kadar şeyi anlatmamın bir sebebi var, uğradığım haksızlığın daha binlerce insana aynı şekilde yapıldığı aktarmaya ve bir kere geldiğimiz şu dünyada başkalarının rahat yaşaması için ömrümüzün törpülenmediği bir Dünya’da yaşamak istiyorum. Aslında bunun cevabını Taksim-Gezi direnişinde verdik. Kariyer yalanları ile kandırılan milyonlarca insan, Türkiye’nin neredeyse bütün illerinde ayağa kalktı. Yani bireysel özgürlüklere müdahale, laik yaşam tarzına müdahale ve ülkenin BOP çerçevesinde hedef tahtasına koyulmasının yanı sıra, fazla dillendirilmeyen bir ekonomik durumun da olduğunu teşhir etmek istiyorum.

İşte bu kariyer yalanlarına karşı, 5 Aralık 2013’te, açtığım işe iade davasında sadece kendimin değil, çalışan ve baskıya uğrayan onbinlerin de tepkilerini dile getirmeye çalışacağım. Belki parababaları için günahkar olacağım, hedef haline getirileceğim. Ama bizim üzerimizden keyifli bir hayat sürenleri rahatsız edeceğine eminim.

AKBANK ÇALIŞANLARI GERİ ALINSIN!

İŞÇİYİZ, HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ!

http://sozumdemirdendir.tumblr.com/post/67945620349/bir-istek

7 yorum:

  1. başından geçenler gerçekten üzücü allah yardımcın olsun
    bankaların durumunu çok iyi anlatmışsın
    tek sorun araya gezi yi sokman
    O NE ALAKA

    YanıtlaSil
  2. Disardan kolay gozukur malesef bankacilik ama insanin yasama hevesini alip goturur hele gozunu para hirsi burmus ac gozlu patronlar varsa.

    YanıtlaSil
  3. Adam kayıran cem türkdönmez gibi bölge müdürleri olduktan sonra akbank adam olmaz, sistem yandaşlık ve kendi paçasını kurtarmak üzerine kurulmuş...

    YanıtlaSil
  4. Bir hafta içinde maksimum rakamlarla onlardan kredi aldığım için dünya kabulünün en iyi şey olduğunu bilmek, herkese en iyi kredi şirketi olarak önereceğim. İletişim; info_globeacceptance@aol.com

    YanıtlaSil
  5. Merhaba, her türlü kredi için bugün Paul Elvis Kredileri'nden bize ulaşın.
    30.000 $ 'dan 20.000.000 $' a kadar Kişisel Kredi✅
    Anlık Onay. E-posta: paulelvisloanscc@gmail.com
    Whatsapp +447428289262

    YanıtlaSil
  6. hepsi dolandırıcı,su an kapitalist sistem bu banka sistemi bunun üzerine kurulu haram zıkkım olsun

    YanıtlaSil
  7. Dijital Ajans Önerim Bigcrunch.


    kripto para, siber güvenlik, VPN, bitcoin gibi konularda
     Lorentlabsı inceleyebilirsiniz.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.