Header Ads

Tam 10 Yıl Sonra Yazabildiler: “Bizi Diri Diri Yaktılar”

- CANAN ESELER -
Bayrampaşa ve Ümraniye Cezaevleri’nde yaşanan ‘Hayata Dönüş’ katliamının ardından tam 10 yıl geçti. Adı fazlasıyla ince bir zekanın(!) ürünü olan Hayata Dönüş Operasyonu’nda Bayrampaşa’da yaşanan katliamla ilgili yargılama süreci de ancak 10 sene sonra başlayabildi. Ağır işleyen bir adaletten beklentisiz olarak elbette. Operasyon emri ve ismini veren dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan  yada  Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk değil, emir altında bulunan 39 asker yargılanmaya başlandı.

19 Aralık 2000’de yaşanan katliamda, 28 mahkum ve tutuklu öldü. Gözgöre göre kaldıkları hapishanenin çatıları delindi, duvarları yıkıldı, kurşunlandı, içeriye hala ne olduğu olduğu meçhul kimyasal bombalar atıldı. 5 kadın mahkum yanarak, biri de zehirlenerek öldü.

‘Hayata dönüş’ katliamı, medya için de önemli bir dönemeç oldu. Medyanın işlevi, kamuoyunu bilgilendirme, haberdar etme mi, yoksa devlet mekanizmasının sürdürülebilirliği için gerekli bir araç mı olduğu sorusu, elle tutulur bir cevap buldu. Katliamdan bir gün sonra,  20 Aralık 2000’de gazetelerde yazılanlar, cevabı gayet açık ve net bir şekilde veriyordu. Dönemin içişleri bakanı ve adalet bakanına  ‘tam destek’ veren gazetelerden, o dönemde yanan tutuklulardan Birsen Kars’ın ‘Bizi diri diri yaktılar’ beyanatına sadece Yeni Binyıl, Yeni Gündem ve Radikal (1) yer verip, diğerleri es geçerken,  başka yanan bir tutuklu olan Hacer Arıkan’ın 10 yıl sonra mahkeme salonu önünde  söylediği, “Ben beni yakan maddenin ne olduğunu bilmek istiyorum. Bize atılan madde tavandan atıldı. Benim ve arkadaşlarımın kıyafetleri yanmadı. Sadece vücudumuz yandı. Vücudumuz damla damla döküldü” sözlerini, kendi yazdıklarını yalanlarcasına yazdılar.

Devran öylesine dönmüştü ki, “Sahte Oruç, Kanlı İftar” manşetini atma vicdansızlığını  gösterebilen Milliyet, bugün katliamın sorumlularının yargılanma sürecini, ‘Hayata dönüş' 10 yıl sonra yargı önünde" şeklinde aktarıyordu. Peki, o dönem kamuoyunu yanlış bilgilendiren, iktidarın kanlı operasyonunu sorgusuz sualsiz destekleyen medyayı kim yargılacak?

Sadece Milliyet değil, o dönem  -“Örgüt yaktı, jandarma kurtardı”- Hürriyet, “Kendilerini ateşe verdiler- Sabah, “Yürüyen çıraya döndü… ‘Yakın’ emri verdi…”- Akşam, “Ölüm orucundakiler tek tek kendilerini yaksın! Sonuç: İşte bu…”-Star (1) - katliamı bu başlıklarla aktaran ve Birsen Kars’ın ‘bizi diri diri yaktılar’ söylemini yazmayan gazeteler, bugün Hacer Arıkan’ın söylediklerini kendilerini yalanlarcasına yazdılar. Yaşadığı toprakları en güzel kelimelerle anlatan Murathan Mungan’ın söylediği gibi “Türkiye'de her şey olabilirsiniz ama asla rezil olamazsınız”. 10 yıl sonrada yazdıklarından, görmezden geldiklerinden utanan, en azından özeleştiri yapan bir medya yok karşımızda.

Dönemin iktidarıyla, medyasıyla yaratılan 19 Aralık katliamının, bugün sorgulanmasının tek gerçek noktası da elbette, iktidarın değişmesi. Tabii, iktidarın değişmesi, ‘daha açık bir toplum haline geldik’, ‘demokrasi işliyor’ gibi öylesine gizli anlamlar barındırmıyor için de, sadece basit bir ‘iktidar değişim’ merasimi.

İktidarlar değişirken tek gerçek olan ise, pusulası vicdanı olanların, söylediklerini, yazdıklarını, okuduklarını, anlattıklarını aktarmak ve sırtımızda ağır bir yük gibi yüklenip, yüreklerimizde acı bırakan katliamları, unutmamak, unutturmamak…

(1) www. medyakronik.net

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.