Header Ads

‘22. 11. 63’te, Öğleden Sonra Yarımda...'

- yazı: FERHAT ULUDERE -
Öğleden sonra saat neredeyse yarımda üç el ateş edildi. Nereden geldiği belli olmayan kurşunlar dünyanın en önemli adamına isabet etti ve ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy çıktığı oy toplama ve halka şirin gözükme gezisinde yaşamını yitirdi… Belki de ‘11 Eylül’ öncesine kadar ABD tarihinin en ürkütücü günüydü 22 Kasım 1963… Tüm dünya korkuyla izledi suikast görüntülerini ve tüm dünya gördü ki ABD Başkanı bile halkın arasında sıradan bir vatandaş tarafından öldürülebiliyor. En üst düzeyde korunan insan öldürülüyor ve hiçbir istihbarat bürosu yaşananları önceden haber alamıyor. Tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi… Yani 22 Kasım 1963 tarihinde birileri, ABD’den daha güçlü birileri, başkanın artık vakti geldiğine ve siyasetten çekilmesi gerektiğine karar veriyor. Ne yazık ki siyasetten vakitsiz çekilmeler genelde başkanların öldürülmesiyle gerçekleşiyor.

ABD tarihinin failli meçhullerinden biri olarak kabul edeceğimiz Kennedy Suikastı tüm belirsizlikleri ve bilinmezlikleriyle şimdi bir Stephen King romanına zemin oluyor. Hatta zemin olmaktan öte romanın ana eksenini oluşturuyor. Bir dönem kendini tekrar ettiğini ve yazmayı bırakacağını açıklayan ve yazmayı değil de en azından eski usül korku romanları yazmayı bırakan King, ‘22.11.63’ adlı - ya da tarihli mi demek gerekir hangisi uygun bilemedim - romanında kendisine yabancı ve bir o kadar da meşakkatli bir işe kalkışıyor… King karakterlerini zamanda dolaştırıyor. Stephen King’in zaman yolculuğunun kapıları ise beklendiği gibi fantastik bir dünyaya ya da cehennemin derinliklerine açılmıyor. 1958 tarihine gidiyoruz kitapla birlikte ve orada anlıyoruz ki bir amacımız var, asıl yapılması gereken Kennedy Suikastı’nı engelleyip ABD tarihinin üzerindeki bu kara lekeyi kaldırmak. Yaşananları yaşanmamış kılmak ve Kennedy’li bir ABD’nin hayalini kurmak…

Biz vampir romanı bekliyorduk
Zamanda yolculuk pek çok kez edebiyatın kullandığı bir konu olsa da Stephen King’in bu konuya el atması ve bu konu üzerinden tarihi bir roman kurmasını çok anlamış değilim aslında. Yakın zamanda ‘Alacakaralık’ serisiyle yarattığı vampirler yüzünden Stephenie Meyer’e kızan ve artık vampirlerin korkutmadığını, vampirlerin yine eskisi gibi korkunç olmasının gerektiğini savunan Stephen King’ten aslında kanı bol, dehşeti eşsiz, ‘Korku Ağı (Salem’s Lot)’ ayarında bir vampir romanı bekliyordum. İşte bu yüzden de Stephen King romanları arasında değil zaman yolculuğu kitapları arasında değerlendirmekte fayda görüyorum bu kitabı. Buradan bakınca da ‘22.11.63’ zaman yolculuğu kitapları arasında Michael Moorcock’ın yazdığı ‘İşte O Adam’ın biraz gerisinde kalsa da okuru harika bir yolculuğa çıkardığı kesin… Stephen King, pek çok yazarı hata yapmaya zorlayacak kadar hassas bir meselede kalem oynatıyor ve bunu da her zamanki gibi büyük bir ustalıkla yapıyor. Pek çok zaman yolculuğunun düştüğü sorunları yaşamıyor ve iki zaman arasında gezmenin öyle çocuk oyuncağı olmadığının altını çiziyor. Mesela her zaman yolculuğu iki dakikalık bir sorun yaratıyor ve iki dakikalık bir aksama tüm hayatı, hatta hayatı değil, tüm dünyayı etkilemeye yetiyor… Yani Stephen King, vampir romanı yazmadı diye ona darılmıyor ve kitabın tadını çıkartıyoruz...

‘22.11.63’ Türkiye’de şu ana kadar pek konuşulmadı ama dünyada elbette Türkiye’de olduğu gibi değil. Kitap bolca konuşuluyor ve birçok da eleştiri alıyor. Eleştirilerin ağırlıklı olarak toplandığı yer kitabın kalınlığı… Bu eleştiriler Türkiye’de yapılsaydı çok şaşırmazdık ama dışarıdan gelince dikkate almak gerek. Demek ki kitabın kalınlığı herkesi rahatsız etmiş… Türkçesi 815 sayfa olan kitabı okumak değil de satın almak biraz ürkütücü gelebilir insana çünkü kitap her King romanı gibi başladığınız anda bitiveriyor… King’e gelen eleştirelere ‘The Guardian’ yazarı Mark Lawson cevap veriyor. “Bir iki edebiyat züppesinin uğultusunu saymazsak, Stephen King hakkında yapılan tek eleştiri kitabın kalınlığı. Okurlar kitap 1958’den değil 1962’den başlasa olmaz mı diye soruyor. Yazarın neden böyle bir seçim yaptığıysa bir süre sonra aydınlanıyor. Kitap boyunca kendini belli eden en önemli ahlâki soruysa: zamanın akışını değiştirmeye hakkımızın olup olmadığı.”

DİĞERLERİNİN GERİSİNDE
Bir vurgu da kitabın çevirmeni Zeynep Heyzen Ateş’e yapmak istiyorum; oldukça özenli ve titiz bir çeviri yapmış. Stephen King okuru çeviriye bakmaz dememiş ve elinden gelenin en iyisini yaparak ustanın ruhuna inebilmiş. Kitap kalınlığına rağmen başladığı gibi bitiyor derken, bunda King’in olduğu kadar Ateş’in de payı var; en azından Türkçe’sinde...

Yazıyı bitirirken şuna değinmek isterim: Neredeyse çocukluğundan beri Stephen King okuyan ve izleyen benim için ‘22.11.63’, son derece keyifli bir yolculuktu; ama asla bir Hayvan Mezarlığı ya da Medyum değildi…

22/11/63
Stephen King
Altın Kitaplar
816 sayfa



*akşam kitap

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.