Header Ads

"Allianoi Diye Bir Yer Yok"

- Göksu Deniz yazdı. -
Çevre ve Orman Bakanı laf eyledi: Allianoi diye bir yer yok, orası paşa ılıcası diye bilinen bir hamamdır. Gazetecilerin İzmir'in Bergama ilçesinde antik Allianoi kaplıca merkezinin Yortanlı Barajı suları altında kalacağını, sanatçı Tarkan'ın da buna tepki gösterdiğini hatırlatması üzerine Bakan Eroğlu, "Sanatçı arkadaş sanatıyla ilgilensin, herkesin bir ihtisası vardır. Herkes bilmediği bir konuya burnunu sokarsa çok yanlış olur. Olur paşam, bundan sonra hangi konuda konuşulacağını size soralım. Emredersiniz. Bu zihniyet devriminin hangi gerçeği açığa vurduğu üzerinde iyi durmak lazım, toplum kendi kültür mirası ile ilgili bir konuda fikir dahi beyan etmesin öyle mi? Anayasa’da yaptığınız yargı yerleri “yerindelik denetimi” yapamaz ifadesinin somut karşılığı değil mi bu çıkışınız. Toplum geleceği ile ilgili takdir hakkını kullanmasın. Biz söyleyelim biz oynayalım, diyorsunuz öyle mi?

Hızınızı alamayıp "Orası Allianoi değil. Allianoi diye bir yer o kişinin uydurduğu bir kelimedir. Bunu ben ispat ettim.” Demenize ne demeli. Peki siz arkeolog musunuz? Hani herkesin bir ihtisas alanı vardı, sahi bunu siz nasıl ispat ettiniz? Yoksa siz paşam, hem arkeolog, hem mimar, hem restorasyon uzmanı, hem de inşaat mühendisi misiniz ? Hangisi sayın bakan, hobiniz olan “dalma”nın yarattığı şok etkisiyle mi verdiniz bu demeci? Tabi ki hayır. Lisans düzeyi tarih bilginizle diyorsunuz ki, “Orada Paşa Ilıcası adıyla bilinen Türkiye'nin her tarafında olan bir ılıca, kaplıca var. Geçmiş dönemde eski bir valimizin zamanında restore edilmiş. Beton duvarlar var. Mermerler konmuş. Sadece Peri Kızı adı verilen bir eser çıktı, Bergama Müzesi'ne kondu. Her tarafta olan mozaikler var. Çatı uydurma bir malzemeyle yapılmış. Çıkan bir tek sütun var, Peri Kızı var. (…) İki senedir bekliyor. Artık tahammülümüz yoktur." Tahammülünüz yoksa bu ülkeyi yönetme iradesinden vazgeçeceksiniz. Dolmabahçe sarayını gezdiğinizde ne gördünüz sayın Bakan, her yerde gördüğünüz bir saray değil mi? Mermerler falan var, kapı var, biraz büyükçe, sütun falan var değil mi? Tarih okumanız, kültür varlıklarını inşaat malzemesine indirgeyecek bir tarzda olduğundan, ortada bir şey görmekte sıkıntı çıkıyor tabi.

Ama asıl sıkıntı ne biliyor musunuz? Sizin yarattığınız ütopya. Her iktidarın bir toplum ideali vardır. Sizin yarattığınız toplum idealinde Hasankeyf yok, Munzur yok, Loç yok, Fındıklı yok, Toroslar diye bir yer yok. Peki ne var, kum var, çakıl var, asfalt var, beton var, sel var, iklim değişikliği var, hava kirliliği var. Emek ve doğa sömürüsü var.

Baktığınız her ormanı kereste, her taşı asfalt malzemesi, her suyu enerji olarak gören bir akıl allianoi diye bir yerin olduğunu nasıl görebilir ki? Göremez. Görülmesi gereken tüm kültür varlıklarının şantiyede bir tuğladan farklı bir anlamı olmamalı mı? Tüm varlıkları tek tipleştiren bu zihniyetin açıldığı kapı, derin bir yoksulluk kültürü değil midir? Uygarlıkları suların altına gömerek, çürümeye terk ederek “yok etme” iradenizi “zaten onlar hiç yoktular” tarihsiciliğiyle mi meşrulaştırıyorsunuz?

Kültürleri yok sayan, tarihi dilediği gibi okuyan bir zihniyet, aslıda geleceği değil geçmişi yeniden yazmak için tüm hafızamızı elimizden alıyor. Bunun için Allianoi’de greyderlere benzin taşıyor. Bu eski sağlık merkezinin yerinde yükseltilmesi planlanan yortanlı barajından elde ettiğiniz enerji sizin kentlerinizin kenar süsleridir. Bakın, sizin kentlerinizin hepsi birbirine benziyor. Alışveriş merkezleriniz, hastaneleriniz, okullarınız, caddelerinizdeki sokak lambalarınız, alt ve üst geçitleriniz, onlardan geçen arabalarınız, evleriniz. Bugün tek tip bir kent yarattınız. Bunu yaratırken de tüm tarihi “yok” haline getirdiniz. Geçmişin yokluğu, kentleri de bir araziye dönüştürüyor. Şimdi geçmişi de boş bir levhaya döndürmenin zamanı geldi. İçine ne koyarsanız alır. Şantiyeye dönüştürdüğünüz kentleriniz gibi. İşte sizin yok yeriniz-ütopyanız ya da distopyanız. Totoliter toplum modeliniz. Birbirinin aynısı kentlerde, sizin kaderiniz de yok ettiğiniz kadim uygarlıklardan farklı olmayacak. Tek tip kültür, tek tip gıda, tek tip kent kendi çocuklarını da yer.

Yakında çıkıp derseniz, araştırdık Roma, Osmanlı diye bir yer yokmuş, ne diyeceğiz size, ne diyebiliriz ki? Tarih, arkeoloji, felsefe siz. Toplum, geçmiş, gelecek, bilgi siz. İşte kadim uygarlıkların coğrafyasında neyin var neyin yok olacağını belirleme cüreti tam da bir distopya ya da totalitarizmdir. Toplum mühendisliğinin en dip noktasındadır bakan. Kararları biz alırız, doğa, kültür ve tarih bu kararlara uyar, diyor. Ama işte bir şey “yok” diyince yok olmuyor. Püf noktası nedir maddenin, yoktan var olmaz, var olan yok olmaz.

Allianoi’yi arıyorsanız, Osmanlı döneminde Paşaılıcası olarak anılan Alliano’nin nerde olduğunu merak ediyorsanız, kazı ekibine sorunuz. Yok olmadı Osmanlı salnamelerine, Roma - Asklepion dönemi çalışmalarına bakınız. Ya da kestirmeden sayın Bakan Allianoi’yi gidip görünüz. Uzak diye bir yer yok. Biz orada olacağız. Hadi bu coğrafya da olmayan başka bir uygarlığın diliyle seslenelim size, biji Allianoi. Allianoi yaşasın.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.