Header Ads

Yaşasak mı, Yaşamasak mı?


- RENGİN ARSLAN -
Bir zamandır başlıktaki soru kurcalıyor kafamı. İnsanın canını, malını, sağlığını, güvenli yaşam koşullarını tehdit eden her yeni durumda bunu düşünüyorum. Sistem, kibarca ifade edersek insanın “yaşamaması”, kabaca söylersek, “ölmesi” veya en hafif haliyle “sürünmesi” için bilinen adımlarını sıklaştırdıkça bu düzenin “insanın yok olması” üzerine kurulu olduğunu bir kere daha hatırlıyorum.

Ekim ayı başında doğalgaz ve elektrik zammı açıklandı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) elektrik için yüzde 9.57’lik zam yaptı, “kamu kuruluşu” BOTAŞ ise doğalgaz alım maliyetini konutta yüzde 12-14 arasında arttırdı. Bu zam haberlerini görünce, haliyle ne zamandır zam haberi duymadığımızı da fark ettim. Zaten Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Ocak 2011’de uzun bir süre zam yapılmayacağını duyurmuştu. Pek tabii olarak 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde zam yapmanın, cümle halkı kızdıracağını öngörmüş olmaları şaşırtıcı değil. Fakat motivasyonları ne olursa olsun AKP hükümeti uzun süre sözünde durdu. Sonuçta hiçbir yetkili çıkıp, uzun süre zam yapmayacağız fakat yapınca da “tam” yapacağız demedi. Oranlar konusunda vaatte bulunmamış olmaları akıllıcadır.
Dolayısıyla işsizlik oranının yüzde 10’larda dolaştığı, emeklilere mezardan gayrısının haram edildiği, ücretlilerin ise ağır vergi, enflasyon ve bilumum canavarla cebelleştiği günümüzde hükümet halkına açıkça “bir mesaj” vermektedir. 

Çalışan ve yetiremese de her ay öyle veya böyle maaş alan “şanslı” kesimin de maaşına yüzde 10 civarında zam almadığı ortada olduğuna göre bu mesaj açıktır. Lafı dolandırmaya gerek yok. Hükümet halkına, yani bize “ölün” demektedir.

Öte yandan bundan daha 8 ay önce Afşin Elbistan Termik Santrali’nde kömür üretim havzasında meydana gelen göçük için “dünya literatüründe benzeri yok” diyen ve işçileri gün ışığına kavuşturmak yerine karşılaştırmalı teknik analizlerle yetinen Bakan Yıldız, halkını gün ışığına kavuşturmak için elinden geleni yapıyor. Biz çalışanları karanlığa mahkûm etmemek uğruna, “sabah ezanıyla çıkacaksın yola” şiarını savunan Bakan, “cumartesi günü yatanı Allah sevmez” diyerek mesaimize mesai katma derdinde.

Fakat maalesef iş bu kadarla da bitmiyor. Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) isimli resmi soygun aracında yapılan “güncelleme” de bütçelerimize “indirilmiş” bulunuyor. İsmine atfen “özel” bazı tüketim malzemelerini kapsaması gereken bu verginin sigara, içki ve cep telefonu gibi hayli “kamusal” metaları içine alması akıl alır gibi değil. Tüm bunlara karşın aklımız, sabrımız ne noktadaysa artık, onlar yenisini koydukça sırtımız usanmadan taşımaya devam ediyor. Omuzlarımızdaki ağırlık henüz bilincin isyanına yol açmıyor. Bekliyoruz. Ölmeye yatmak bu, diyeceğim... O da değil. Zaten ölüyoruz.

Bu açıklamalar yapılırken kot taşlama işçilerinden 47. kara haberi aldık. Bu açıklamalar yapılırken ölmeye devam ettik. İki kuruş ekmek parası için ölmeye yatmaya devam ettik...
Halkına “ölün ya da direniyorsanız yaşarken ölün” diyen devletin sözünden çıkılmaz ya, ölmeye devam ediyoruz işte.

Aklıma William Blake’in Masumiyet Şarkıları başlıklı şiirlerinden biri geliyor. Sanayi Devrimi’nin en acımasız uygulamasını anlattığı “Baca Temizleyicisi” şiiri. İngiltere nüfusunda patlama olduğu ve yaş ortalamasının gençleştiği bu dönemde fabrikalarda “8 saatten” fazla, aç biilaç çalıştırılan çocuk işçiler bir yana, küçücük bedenleriyle içi kurum dolu bacalara sokulan küçük çocuklar geliyor. Zenginlerin malikanelerinin randımanlı ısınması için bedenleri -nihai anlamda- “yakıt olarak” kullanılan çocuklardı onlar. 

Aradan birkaç yüzyıl geçti. Farkımız yok o çocuklardan. Bedenimiz, ruhumuz, düşüncemiz sistemin yakıtı olmaya devam ediyor. Bu nedenle düzenin bize kıyısında bıraktığı soru budur: Yaşasak mı yaşamasak mı.

Not: Bu yazıyı yazarken Başbakan Erdoğan bir açıklama yaptı da ÖTV konusundaki kafa karışıklığını ortadan kaldırmayı başardı. “Porsche’ye binmeyiverin” dedi. Ben de buradan seslenmek istiyorum. Ey işçiler, memurlar, gündelikçilikle geçinen kadınlar, ey öğrenciler lütfen artık Porsche’ye binmeyin. Toplumun çıkarı, halkın refahı ve milletin selameti için halkımızın tüm kesimlerinin artık Porsche’lerini satıp Murat 131’lere dönüş yapmaları şarttır.

arslan.rengin@gmail.com          
twitter.com/RenginArslan

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.