Header Ads

Vicdani Retçi Vedat Zencir'in Hükümete Mektubu: Bize İyi Bakın Sizlerin Bizlere Fena Halde İhtiyacı Var.

- YAZI: VEDAT ZENCİR -
Sayın Başbakan ve Bakanlar Kurulu Üyeleri

Ben Türkiye’de vicdani reddini ilk açıklayanlardan ve anti militarist mücadeleye yirmi bir yıldır katkı veren insanlardan birisiyim. Kişiliğim ve ahlaki duruşum gereği kendi adıma devletten herhangi bir şey talep etmeyi hep kendime zül saydım. Kırk sekiz yaşından sonra ’normal’ bir vatandaş olmak artık benim için pek bir şey ifade etmiyor.


Ama şu günlerde sevgili dostum Osman Murat Ülke’nin AİHM’e açtığı davanın sonucu Avrupa konseyinin Türkiye ye verdiği sürenin dolmasına az bir süre kala, aceleye getirilmiş ve bizlerin görüşleri alınmadan yapılacak bir yasal düzenlemenin çıkarabileceği sorun ve haksızlıklara dikkatinizi çekmek isterim. Korkarım ki konunun mahiyeti tam anlaşılmadan çıkarılacak bir vicdani ret yasası Türk iye’nin sivilleşmesine, iç barışına ve vicdani retçilerin mağduriyetlerine karşılık gelmeyecektir.


Eğer vicdani rette ilişkin yasa sayın adalet bakanı Sadullah Ergin’in açıkladığı gibi “AİHM kararı, zorunlu askerliği yapmamış olanlar için verilen ceza sözleşmeye aykırı bulunmuyor. Bu cezanın bir ömür boyu teselsül ettirilmesi orantısız bulunduğu için Türkiye ihlale konu kararın muhatabı olmuştur.” diye yorumlanıp, salt askerliğe karşılık gelecek sivil hizmet düzenlemesi ile yetinilirse, bu öncelikle kararın eksik okunup yorumlandığı ve vicdani rette ilişkin uluslar arası sözleşmelerdeki yükümlülük ve haklarımızın yeterince anlaşılmadığı anlamına gelir. Bu konunun açılımı, arkadaşlarımızın iki yıl önce DTP’nin isteği üzerine gönderdikleri ve meclise sunulan yasa teklifi ve gerekçelerinde ayrıntılı olarak anlatılıyor. Bu, meselenin uluslar arası hukuki boyutu. İçeriye dönüp meseleye “vicdan” ve “kamu vicdanı” açısından bakacak olursak:


1-Türkiye’de vicdani retçilerin büyük çoğunluğu (Yehova şahitleri ve Enver Aydemir dışında) total retçidir. Yani bu insanlar öldürme ve ölme halini olağanlaştıran, dikte eden, hiçbir yapı içinde olmadıkları gibi bu göreve karşılık gelecek bir ikame çözümü de ahlaki sorumluluğun devamlılığı gereği onaylamazlar. Dolayısıyla yasa yapıcı bu meselenin geleneğinde ve merkezinde olan insanları görmezden gelirse! Kamu vicdanından çok emin değilim ama vicdan muhasebesini hakkı ile yapan herkesi n rahatsız olacağından eminim. (Bu konudaki çözüm önerisi de sunulan yasa önersinde ve gerekçelerinde mevcuttur.)


2-Yasa yapıcı yasa çıkmadan önceki 21 yıldır ortaya çıkan 100’ün üzerindeki vicdanı retçilerin durumunu ne yapacak? Bu insanların her biri yıllardır süreleri ve oranları farklı olmak üzere ciddi bedeller ödüyorlar. Bu bedeller: her an alınma tedirginliği, kimlik alamama, evlenememe, iş kuramama ve hatta bir çocuk sahibi olmanın veya durumdan kaynaklı olamamanın katlanmış ağırlığı. AİHM’in Osman Murat Ülke’nin başvurusu üzerine verdiği karardaki “sivil ölüme mahkûm edilmiştir” tanımlaması her bir vicdani retçinin hislerine fena halde tercüman olmuştur. Ne yazık ki Türkiye de haklar düzlemindeki asıl sorun da hakların tercümeye ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor.


3-Vicdani ret yasasının kötüye kullanımı ve kamu güvenliğini zedeleyecek tehlikeler içerdiği düşünülüyor ve kaygılanılıyorsa, iki şeyi hatırlatma gereği duyuyorum.


Birincisi özgürlüklerin ve demokrasinin kamu güvenliğini zedelemediğini aksine geliştirdiğini özellikle sizlerin çok iyi bildiğinizi biliyorum. Bu gün bir genç kızın üniversiteye başı kapalı girmesi, bir Kürt yurttaşın ana dilini özgürce konuşabilmesi, işçilerin taksime inmesi, kadınların evlilikte mal mülk ortaklaşması, eşcinsellerin kimliklerini gizlememesi vs. ne ise vicdani rette odur. Ve bütün bunlar Türkiye’de özgürlükleri genişletirken kamu güvenliğini en azından eskisinden daha beter hale getirmediyse, vicdani retçiler için de durum aynıdır.


İkincisi Türkiye’de ki 21 yıllık anti militarist ve vicdani ret mücadelesinin tarihi, hiçbir siyasi erk angajmanına ve kullanımına düşmeyecek kadar uyanık, saf ve ilkeli olmuştur. Bu gelenek ve hemen hemen her vicdani ret deklarasyonu, vicdani retçi olup olmayanı ayıracak geleneği, argümanları dokümanları kamuya sağlamıştır.


Son olarak ülkemizdeki anti militarist gelenek sadece vicdani ret ile sınırlanmayacak enginliğe ve derinliğe sahiptir. Biz anti militaristler hep radikal olduk ancak nerede ise hiç sekter olmadık. 15-20 yıl önce hiç kimse askeri vesayetten ve askeri yargıdan söz etmezken, hatta Ümit Kardaş hariç ülkedeki hukukçular, askeri yargıyı akıllarının ucuna getirmezken, biz bu memleketin en büyük tabusu üzerine gittik. Yargılandık, ceza evlerinde yattık, ötelendik, küçümsendik vs. Biz Türkiye’nin sivilleşmesi demokratikleşmesi için çok şey yaptık, yapıyoruz. Ve hatta siz politikacıların verdiği siyasetin sivilleştirilmesi mücadelenizde bizimde hakkımız ve emeğimiz var.


Kutupsallığın ve çatışmanın olağanlaştı herkesin kendisini öteki ile tarif eder hale geldiği bu ülkede bizler her birimiz, bütün ötekileri anlamsızlaştıran barış ötekileriyiz.


Biz bu memleketin Yunus’uyuz, Mevlana’sıyız. Bize iyi bakın sizlerin bizlere fena halde ihtiyacı var.


Saygılarımla, Vedat Zencir

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.