Header Ads

Vedat Türkali: Asimilasyon Sürdürülmek İsteniyor

Ünlü yazar Vedat Türkali, KCK davasında anadilde savunma hakkının kabul edilmemesinin, karanlık güçlerin Kürt sorununu çözme yanlısı olmadıklarını gösterdiğini söyledi. Türkali'ye göre, "çok başlı ejderha"ya benzeyen Türkiye'yi aslında korku yönetiyor. Türkali, artık halkların tahammülü kalmadığına da dikkat çekiyor.

Ünlü edebiyatçı Vedat Türkali, KCK davasında tutukluların Kürtçe savunma taleplerinin reddedilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

DİHA'ya konuşan Vedat Türkali, anadile savunma hakkının engellenmesini, "devlete egemen olan karanlık güçlerin hala Kürt sorununu çözme yanlısı olmadıklarının göstergesi" olarak değerlendirdi. Türkali, bir yandan "dillerini kullanabilirler, haklar veriliyor" söylemi kullanıldığını, diğer yandan Kürtçe'nin 'bilinmeyen bir dil' olarak tanımlandığını kaydetti, "Eğer bir devlet ve yargı, 25 milyon Kürdün yaşadığı bir ülkede Kürtçe'yi bilinmeyen bir dil olarak görmekte ısrar ediyorsa orada bir iyi niyetten söz edilemez. Demek ki aynı asimilasyon politikası sürdürülmek isteniliyor" dedi. Halkların artık tahammülü kalmadığının anlaşılması gerektiğini belirten ünlü yazar, "Aksi halde eski kanlı süreçlere dönülebilir" uyarısında bulundu.

Vedat Türkali, bunun önüne geçilebilmesi için temel görevin iktidara düştüğünü ifade etti. İktidarların ellerinde güç varken yapmadıklarını, iktidardan düştükten sonra yanlışın farkına vardıklarını belirten Türkali, Kenan Evren örneğini verdi, Evren'in "Biz dillerini ve türkülerini yasaklamak ile yanlış yaptık. Bunları serbest bırakmalıydık" sözlerini hatırlattı. Türkali, "Bunlarda iktidardan düştükleri zaman biz yanlış yaptık diyecekler" dedi.

TÜRKİYE'Yİ KORKU YÖNETİYOR
Vedat Türkali, bu açıdan Türkiye'yi "çok başlı bir ejderha"ya benzetti. Türkiye egemen güçlerindeki bu parçalanma nedeniyle herkesin birbirinden korktuğunu kaydeden yazar Türkali, Türkiye'yi aslında 'korkunun' yönettiğini ifade etti. Türkali, şöyle konuştu: "Çözüm artık çok ileri bir partiden de gelmek zorunda değil. Çünkü o kadar olgunlaşmış ki, bunun çözümsüzlüğü Türkü de, Kürdü de, hatta bir anlamda devleti de zararlı çıkartır. Çözün de bir 'oh' diyelim hep beraber. Ama yok, yapamıyorlar. Çünkü yürekleri müsait değil. Birbirlerinden korktukları kadar kendilerinden de korkuyorlar."

AKP'nin, isterse cesaretli adımlar atabileceğine işaret eden Vedat Türkali, Cezayir sorununu örnek gösterdi. Türkali, Cezayir meselesini Fransız Komünist Partisi yerine, De Gaulle'nin çözdüğüne dikkat çekti, Türkiye'de böyle liderlerin olmadığını söyledi. Türkali, asıl acı verici olanın ise güçlü bir sol örgütün bulunmaması olduğunu kaydetti. Bu durumu da Kemalizm'e bağlayan Türkali, yıllarca ölçüsüzce yürütülen anti-komünizm propagandasıyla solun ve sosyalistlerin kökünün kurutulduğunu belirtti.

KEMALİZM İLE KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZ
CHP'nin yeni başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında da değerlendirmelerde bulunan Türkali, Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun çözümüne katkı sunup sunamayacağını şeklindeki soruya "yapsın da görelim" şeklinde yanıt verdi. Vedat Türkali, "Bir zamanlarda 'umudumuz Ecevit' vardı. Hâlbuki Ecevit en yapamayacak adamdı. Çünkü Kemalist'ti. Hem Kemalist olacaksınız, hem de Kürt sorununu tam çözüme vardıracaksınız, bu mümkün değil" dedi.

Vedat Türkali, Mustafa Kemal'in 1925'lerde söylediği "Kürt sorununu veya Kürtlerin sorununu söz konusu etmek sadece Türklere zarar verir. Zaten nasıl çözeceğiz. Anadolu'nun her yerinde Kürt var. Biz sınırları ayıramayız. Yeni anayasa var. 1924 Anayasası eyalet sistemine dayanacak bir tür" sözlerini de "itiraf edilmemiş bir özerk idare" olarak değerlendirdi. Türkali, bu kadar çok halkın bir arada olduğu bir yerde akla en yakın olan şeyin böyle bir sistem olduğunu söyledi.

Devletin Abdullah Öcalan ile diyaloğu devam ettirmesi gerektiğini ifade eden Türkali, şöyle devam etti: "Çünkü bugün Kürt sorununu çözecek güçteki tek insan Abdullah Öcalan'dır. Terörist söylemi falan var. Hiçbir güç dünyada devletten daha büyük terörist olmamıştır. Onun için bu laflar boş laflar. Öcalan'ın 'devlet on yaptı biz bir yaptık' söylemi çok doğru. Sonunda ölçü kaçtığı için, yanlış şeyler de yapıldı. Ama sorunu bu hale getirmeyecekti devlet. 70 ve 80'li yıllarda neler neler yapıldı."

KÜRTÇE KENDİ AĞIRLIĞINI KOYMALI
Türkali, Kürtlere, anadilleri konusunda da tavsiyelerde bulundu, Kürtçe'nin talep edilmesinin ötesinde artık kullanılması gerektiğini belirtti. Ünlü yazar, şöyle konuştu: "Eğer bir Kürt, kendi diliyle kitap yazmıyorsa, sinema, tiyatro, şiir ya da çeviri yapmıyorsa, illa da İran dilini ya da Türkçe'yi kullanıyorsa, o Kürt halkına yabancı demektir. Efendim Kürtlere dil hakkını verin deniliyor. O dil hakkını yazarlar isterse söke söke alır. Kürtçe'de 40 bin kelime var. Ahmedê Xâni, üç yüz yıl evvel Mêm u Zin'i yazmış. Rusya denince akla Gogol, Tolstoy, Dostoyevski, Cehov, Gorki geliyor. Türk deyince akla Nazım Hikmet, Oktay Rıfat, Fazıl Hüsnü Dağlarca geliyor. Bunlar çok önemli şeylerdir. Kürtlere çok önemli bu görev düşüyor. Ben birçok Kürt gencine telif hakkı da almadan kitaplarımı Kürtçe'ye çevirin diyorum. Kürt tiyatrosu, Kürt sineması, Kürt romanı artık Kürtçe'yi kendi ağırlığını koyarak kabul ettirmeli.

haber: diha alınan yer: etha

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.